Kar, Deprem ve Sel

Bildiğiniz üzere geçtiğimiz günlerde İstanbul ilimiz bir kar yağışına ev sahipliği yaptı. Ama ne ev sahipliği. Türk misafirperverliği deriz ya, sanki onu ispat edermişçesine. Her işinde son dakikacı olmayı bir gurur vesilesi olarak sırtında taşıyan bizler ise haftalardır tüm meteoroloji uzmanlarının uyarılarına rağmen önlem almak için son dakikaları beklemiştik. Hatta bazılarımız onu bile yapmamıştı.

Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir deriz. Tam olarak böyle bir durum mevcuttu. Deprem mühendisi olarak kendime Afet yönetimi yetenekleri de eklemeye çaba gösteren bir yüksek mühendis olarak ben de günler öncesinden hava durumun takibe ve bu konuda bilgiler edinmeye başlamıştım. İstanbul’da kar yağışı 20 Ocak Perşembe günü hafiften başlamıştı. Sadece televizyondan bilgi edinen sıradan bir vatandaşsanız bile “Son 100 yılın en büyük kar fırtınası geliyor” haberlerini görebiliyordunuz. Ki ben o sırada takipte olduğumdan daha büyüğünün gelebileceğini de düşünüyordum. 23 Ocak Pazar akşamı artık gelip çatmıştı kar yağışı. Saat gece 23:32’yi gösterirken hala ne bir devlet organından ne de belediyelerden herhangi bir önlem açıklaması yoktu. 23:33’te Valiliğin Üniversiteleri erteleme, devlet memurlarına idari izin ve çalışanlara da uzaktan çalışma açıklamaları geldi art arda. Büyükşehir belediyesi ise gece 00:00’a yakın “Zorunda olmayanlar dışarı çıkmasın” açıklaması geldi. Halbuki her iki gücün de bundan fazlasını yapacak yetkisi vardı.

“Abartmayalım, 4-5 ay böyle mevsimlerde yaşayanlar var ve onlarda bu kadar sorun olmuyor” diyenleri de duydu kulaklarım. Bu sözlerden sonra tam da gelmek istediğim yere geliyorum. Yaşanabilecek birçok felakete göre önlenmesi belki de en kolay olanıydı bu kar yağışı. Günler öncesinden kar örtüsünün altına düzenli tuz serilmesi, kar yağışı esnasında ve sonrasında 24 saat kar küreme ve daha önceden yapılmış, uzmanlar tarafından onaylatılmış bir acil durum planı. Önlenmesi belki de bu kadar kolay olmayan yangınlardan yıllardır her yaz çektiklerimiz hala hafızanızdadır. Peki Karadeniz’de her yıl yüzlerce insanın canına kıyan seller? Bu örnekleri hatırlayınca zaten bir kar yağışını da düzgün yönetemeyeceğimiz ortadaydı.

Gelelim deprem konusuna. Cumhuriyet, kurulduğundan beri belirli aralıklarla hep büyük depremlerle uğraşmış. Bu deprem özellikle ülkenin tüm ekonomisinin plansız bir şekilde yığıldığı, düzensiz, kültürsüz bir şehri vuracak olduğunda daha da medyatik oluyor. Sizce biz çok kısa bir zaman sonra gerçekleşmesini beklediğimiz İstanbul depreminde nasıl bir sınav vereceğiz?

Son bir sözüm de karda aç ve susuz kalan vatandaşlara fahiş fiyattan köfte ekmek satan vatandaşa. Seni İzmir’de depremden sonra gözlerimle de görmüştüm. Ev fiyatlarına %200 zam yapıp, tüm şehri yaşanmaz hale getirmiştin. 99 depreminde de anlatıyorlar seni. 2020’lerde de bir daha İstanbul’da görmeyeyim seni. Özellikle de ölen depremzedelerin ziynet eşyalarını çalarken.

Saygılar

Burak Karaoğlu

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s