17 Kasım 2021 tarihinde, Saat 12:40’ta Düzce’nin Merkez ilçesinde 5.0(Mw) büyüklüğünde bir deprem gerçekleşti. Marmara bölgesinin büyük bir kısmında, İç Anadolu, Karadeniz ve İç Egede hissedilmiştir. Ülkemizin başka yerlerinde meydana gelen depremlere göre bir farkı ve gündeme gelme sebebi ise İstanbul’da da şiddetle hissedilmesi. İstanbul Anadolu yakasında insanların kapalı alanlarda kalmasından birkaç saatliğine korkacağı kadar ciddi hissedilmiş, Avrupa yakasında ise zemin tipine göre değişmekle birlikte daha az şiddetle hissedilmiştir.
Gerçekleşen 5.0’lık deprem sonrasında irili ufaklı birçok artçı deprem meydana geldi. En büyükleri 4.4(Mw), en küçükleri 1.8(Mw) olan 7 adet(18 Kasım 2021 – 00.30 itibariyle) artçı deprem olmuştur. Bu artçı depremler halkın korku seviyesini arttırsa da şimdilik korkuya mahal olmadığını söylemek gerekiyor.
Buradaki en büyük sorular “Bu deprem büyük İstanbul depreminin habercisi mi?” gibi sorular. Bu konu hakkında kesin şeyler söyleyebilmek için süreci izlemek ve depremleri takip etmek gerekiyor. Fikirlerini takip ettiğim hocalarım ve benim bu konudaki fikirlerimizi tehlikeli bir durum oluşturması durumunda buradan yayınlayacağım.
İnsanlık depremle tanışalı bayağı oldu. Göçebe yaşam tarzı benimseyen ilk topluluklardan beri depremler; hayvanlarını öldürdü, barınaklarını yıktı, akarsularının yerlerini değiştirdi. Birkaç bin yıl sonra kalıcı kentler ve devasa yapılan insanlığın kentlerini yıktı Deprem. Şimdi Antik Kentler dediğimiz kentlerden bahsediyorum tam olarak. Günümüze gelelim, artık insanlık depremin bir çaresini buldu. Çağdaş ülkelerde 5.3-5.0 gibi büyüklükteki depremlerde can kaybı genellikle olmuyor. Belki ülkemizi de bu gruba dahil edebiliriz. Fakat deprem sonrasında AFAD’ın açıklamaları bile “Deprem” dendiği an akla ölümün geldiğidir. AFAD sadece deprem sonrası değil deprem öncesi yapılanlarla da can ve mal kayıplarını engellemeye çalışmalı. Hep söyleriz; “Deprem değil, yapılar öldürür”. Bir daha bu büyüklükteki depremlerde can kaybı kaygısı duymayıp korkmayacağımız günlere…
Sağlıcakla kalın.
Burak Karaoğlu 