Kimse unutmamış. Kaçak yapılara izin verenler de mi unutmamış? Yoksa diplomasını kiralayan inşaat mühendisleri de mi unutmamış? Peki tüm suçu birbirine atan bürokratlar unutmuş mu? Aslında inşaattan zerre anlamayan müteahhitler unutmuş mu? 1999’da binası yıkılıp, sonrasında birkaç sene ortadan kaybolup tekrar müteahhit olanlar unutmuş mu?
Sorsanız hiçbiri unutmamış. İnşaat mühendisleri odası, Kandilli Rasathanesi, AFAD, Jeofizik mühendisleri odası, jeoloji mühendisleri odası ve daha birçoğu. Bunların internet sayfalarına girdiğinizde her 17 Ağustos’ta ezberlenmiş, kopyala-yapıştır yapılmış cümleler ile “UNUTMADIK” yazılarını görürsünüz. Halbuki unutmamak için önce hatırlamak gerekir.
Yine bir 17 Ağustos, bu sefer yılı farklı. Yıl 2021 ve beklediğimiz büyük depreme bir sene daha yaklaştık. Hala herhangi bir şehrimiz depreme hazır değil. Hala depremin öldürdüğünü düşünüyor herkes fakat kimse bilmiyor ki yapılar öldürüyor. En acısı da yetkililer de sanki bunu bilmiyormuş gibi davranıyor…
Bir gün o beklediğimiz deprem gerçekleşecek. Ülkemizin ekonomisini hayal edebileceğimiz en kötü şekilde etkileyecek ve belki de bağımsızlığımızı tehlikeye atacak. 1 milyon kişiyi direkt, 16 milyon kişiyi de dolaylı etkileyen 1999 Gölcük depremi ile başımıza gelecek felaketi kıyaslayayım sizler için. İstanbul Marmara denizi açıklarında olacak deprem 20 milyon kişiyi doğrudan, 35 milyon kişiyi de dolaylı olarak etkileyecek. Resmi olmayan rakamlara göre 50 bini bulan ölü sayısı, beklenen İstanbul depreminde 200-250 binleri bulacak. Sadece deprem sırasında değil, deprem sonrasında da yetersiz planlamalardan dolayı gerçekleşen yangınlar, enkazlar, kapanan yollar, yükseler sular, sıvılaşan zeminler, yağmacılar, gaz sızıntıları, ana ulaşım yollarının hasar görmesi vb yüzlerce neden yüzünden ölü sayısı artacak ve bu kriz içinden çıkılamaz bir noktaya doğru gidecektir. Ülkenin katma değerinin yaklaşık %80’nin üretildiği İstanbul ve çevresi illerde aylarca hatta yıllarca üretim yapılamayacak, hizmet sektörleri batacak ve ekonomik kriz ülkede yaşayan her bireyde kendini gösterecek. Ülkemizin içinde bulunduğu zor koşullar belki de dış politikamızı etkileyecek ve olası tehditlere karşı elimiz kolumuz bağlı kalmamızı gerektirecek.
Umarım seneye 2022’de de henüz deprem gerçekleşmemiş olur da hayatımıza aynı şimdi olduğu gibi devam ediyor oluruz. Ama unutmamamız gereken şey tekrar deprem olacağı ve içinde bulunduğumuz bu toprakların artık eskisi gibi olmayacağı..