Uzun süredir evlere kapandığımız bu zamanda, gezmek yerine seyahatname okumak ruh sağlığımı korumam için bana biraz olsun destek olmaya başlamıştı…
İlber Ortaylı’yı tanıyan tanımayan hepimiz “Hocam” deriz. Çünkü onun her konuda temellendirilmiş, fikir süzgecinden geçirilmiş, bilimsel olgularla oturtulmuş fikirleri vardır. Spontane Fransızca>Türkçe çeviri ile ders anlattığı hikayeleri dilden dile anlatılır. Sırf ondan seçmeli vb bir ders alabilmek için Galatasaray Üniversitesi kazanan insanlar da tanıyorum. O hepimizin hocasıdır artık.

Gezmeyi, çalışmayı “Hayat nasıl yaşanır?” isimli kitabında gayet güzel anlatmıştı. Şimdi “Eski Dünya Seyahatnamesi” ile gezdiği yerleri ve nasıl gezileceğini çok sade bir şekilde, araya hayat dersleri de ekleyerek paylaşmış.
Önce Kırım’a götürüyor hocam bizleri. Ecdad toprağı dediği Kırım’a. Oradan Ortadoğuya Kudüs, Irak ve Lübnan’a götürüyor. Ama gezdiği zamanlarda oralar daha güvenli olduğu için muhtemelen şu an hiçbirimizin o anıları yad etme şansı da bulunmuyor.
Ortadoğunun ardından Mısır ve Bahreyn’e uğruyor. İskenderiye kütüphanesinden bahsederek hayaller kurmamızı sağlıyor.
Yavaş yavaş gençlerin daha çok ilgisini çekecek olan Batıya yüzünü dönmeye başlıyor İlber Hocam. Yunanistan halkının ne kadar bize benzediğini öğreniyoruz. Oradan bizlere kültür olarak da daha yakın olan Arnavutluk, Makedonya, Bosna ve Macaristan’dan güzel hatıralar anlatıyor.
Rusya, İskoçya, Finlandiya, İtalya…
Tek tek saymaya kalkarsam liste uzar gider. İlber hocamızın belirli anılarından özellikle bahsetmek istemedim, çünkü eğer bu yazıyı okuyup kitabı edinmek isteyenler olursa onların hevesini kaçırmak istemedim.